Şahin, Türker2024-11-072024-11-0720241301-72412149-9098https://doi.org/10.18691/kulturveiletisim.1516682https://search.trdizin.gov.tr/tr/yayin/detay/1266290https://hdl.handle.net/11480/12127Yetmişler hem sinema hem de müzik sektöründe toplumsal sorunların ve kolektif kaygıların seslendirildiği yıllardır. Yeşilçam’ın güçlü kahramanları beyaz perdede toplumun farklı kesimlerinin sorunlarını çözmek için mücadele verirken halk ozanları ve Anadolu Pop müzisyenleri de değişime olan arzuyu ve bozuk düzene olan isyanı seslendirmekteydi. Bütün bu değişim rüzgarlarının arasında bir müzik kültürü hepsinden fazla popülerleşti ve Yeşilçam’da kendine ait bir tür oluşturmayı başardı: Arabesk. İdeologların yoz, niteliksiz ve yetersiz olarak nitelendirdiği bu müzik türünün temsilcileri olan Müslüm Gürses, Orhan Gencebay ve Ferdi Tayfur’un büyüsü uzunca bir süre fark edilemedi. Arabeskin bu üç “baba” isminin, kent merkezi ile gecekondu mahalleleri arasında sıkışmış kitleler için ne anlam ifade ettiğini Lacanyen psikanalitik bir çerçevede tartışacağız. Böylece Gürses, Gencebay ve Tayfur’un kentin çeperine sıkışmış kitlelerin, kentteki düzeni göz ucuyla görebilmelerini sağlayan birer aracı olarak Babanın-Ad(lar)ı konumuna nasıl yerleştiklerini görünür kılmaya çalışacağız.trinfo:eu-repo/semantics/openAccessLacanyen psikanalizarabeskBabanın-Ad(lar)ıkültür ve özne.Arabeskin “Babaları” ile “Fallus”a Yolculuk: 70’lerin Arabesk Öznesi ve Babanın-Ad(lar)ıArticle275448851710.18691/kulturveiletisim.15166821266290