Yazar "Tutar, Nur Funda" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 3 / 3
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Evaluation of direct establishment methods for Elaeagnus angustifolia, an actinorhizal plant in the elaeagnaceae with agroforestry and agroecosystem improvement potential for Central Anatolia, Turkey(Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi / Fen Bilimleri Enstitüsü, 2021) Tutar, Nur Funda; Riley, İan TimothyElaeagnus angustifolia L. gibi aktinorizal bitkiler, geniş tarımsal ormancılık ve tarımsal ekosistem faydaları sağlar. Ancak, İç Anadolu'nun Niğde ilinde doğal yerleşme yaygın olarak gözlenmemiştir. Bu çalışma, E. angustifolia için doğrudan yerleşme yöntemlerini değerlendirmeyi amaçlamıştır. Niğde toprağında Frankia dağılımına ek olarak ekim derinliği, su rejimleri, dolgu derinliği, hidrofilik jel ve toprak dolgu türlerinin etkilerini değerlendirmek için serada ve tarlada altı deneme yapılmıştır. Sulama rejimi ve ekim derinliği, E. angustifolia çıkışını, kök ve sürgün uzunluğunu ve çimlenme oranını etkilemiştir. Dolgu tipi, dolgu miktarı ve ekim derinliği de çıkış ve çimlenme oranını etkilemiştir. Hidrofilik jel dolgu, E. angustifolia'nın çimlenme oranını arttırmış ve 25 mm ekim derinliği daha yüksek çıkış ve bitki büyümesi sağlamıştır. Frankia'nın çalışma alanı boyunca dağılım gçsterdiği bulunmuştur. Tarla koşullarında E. angustifolia'nın kış çimlenmesi düşük olurken, karık uygulaması E. angustifolia'nın çimlenmesini arttırmıştır. Genel olarak, üniversite kampüsü ve çevresinden toplanan E. angustifolia aksesyonları ticari türe göre daha yüksek çimlenme ve büyüme göstermiştir. Anahtar Sözcükler: Elaeagnus angustifolia L., Frankia, Çimlenme, Dolgu, Hidrofilik jelÖğe Lojistik Sektöründe Yenilenebilir Enerji, Karbon Emisyon Miktarı ve Ekonomik Büyüme Arasındaki İlişkinin Analizi: Türkiye Örneği(2024) Ekici, Merve; Tutar, Filiz Kutluay; Tutar, Nur FundaDünyada iklim değişikliği, çevre kirliliği ve emisyon miktarının artmasıyla birlikte fosil yakıtlar ile bir mücadele içine girilmiştir. Birçok ülke CO2 salınım oranlarını kontrol altında tutmak, yasalar çıkarmak ve mevcut yasaları değiştirmek gibi önlemler almaya başlamıştır. Ekolojik dengenin bozulmasını göz ardı eden geleneksel lojistik sadece ürün ve tüketim odaklı lojistik anlayışını benimsemektedir. Atık yönetimi, yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı ve döngüsel ekonomi gibi konular ihmal edilmektedir. Geleneksel lojistik tamamen maliyet ve parasal odaklı bir taşımacılık türü iken bu duruma alternatif olarak yeşil lojistik anlayışı ortaya çıkarılmıştır. Özellikle yeşil lojistik anlayışının ortaya çıkarılmasında çevreye duyulan hassasiyet ve endişelerin artması bir neden olarak gösterilebilir. Lojistik sektörünün gelişmesiyle birlikte ekolojik denge, emisyon salınım oranları, tasarruf anlayışı ve yenilenebilir enerji kaynakları gibi konulara eğilim artmaya başlamıştır. Bu kapsamda lojistik sektöründe faaliyet gösteren birçok firma çevre ile uyumlu verimli taşıma metotlarının kullanılması, dağıtım ve paketleme sistemlerinin geliştirilmesi, atık yönetimi ve emisyon kontrolü gibi birçok hizmetin doğa dostu bir anlayış çerçevesinde olması gerektiğine karar vermiştir. Doğa dostu bu uygulamalar geleneksel lojistik anlayışından yeşil lojistik anlayışına geçişi hızlandırarak firmaların misyon ve vizyon politikalarının güncellenmesini sağlamıştır. Çünkü burada dikkat edilmesi gereken husus küresel olarak doğal kaynakların arzının sürekli azalması ve kirlilik derecesinin artmasıdır. Döngüsel ekonomiye de katkıda bulunan yeşil lojistik faaliyetleri, sürdürülebilir çevrenin gelişmesini sağlayan en önemli etkendir. Yenilenebilir enerji politikalarının lojistik alanında önemli bir konu haline gelmesiyle birlikte çevre dostu uygulamalar ortaya çıkmıştır. Özellikle firmalar minimum maliyetle maksimum kâr elde edebilmek amacıyla yeşil lojistik kapsamında; yeşil tedarik, yeşil üretim, yeşil paketleme, yeşil taşıma, yeşil depolama ve tersine lojistik gibi konular üzerinde yoğunlaşmaya başlamıştır. Çünkü firmalar uluslararası pazarlarda iyi bir konuma sahip olabilmek için yeni pazarlar keşfedilmesine ve marka imajının iyileştirilmesine ihtiyaç duymaktadır. Doğada atık bırakılmadan hem üretim hem de lojistik faaliyetlerinin yürütülmesi firma kaynaklarının verimli bir şekilde kullanılmasını sağlayarak firmanın uluslararası piyasalarda tercih edilebilirliğini de artıracaktır. Günümüzde çevresel tahribatların artması ile birlikte ülkeler stratejik plân ve politikalarına yeşil odaklı bir anlayış getirmeye başlamışlardır. Kullanılan enerji kaynaklarının sürdürülebilirliği sayesinde daha düşük karbon ayak izinin olması gelecek nesiller açısından öneme sahiptir. Türkiye’de bu anlayışın yeni yeni uygulanılmaya başlandığı ve bu konuda daha bilinçli bir şekilde politika üretmesi gerektiği söylenilebilir. Türkiye’de alternatif enerji kaynaklarının kullanılmaya başlanması ile birlikte enerji bakımından dışa bağımlı ülkenin dış ticaret açığının azaltılması da sağlanmaktadır. Ülkenin mevsimsel elverişliliği yenilenebilir enerji kaynaklarının ortaya çıkarılması, geliştirilmesi, teşvik edilmesi ve kullanılmasını daha kolay hale getirerek kullanım alanlarını genişletmiştir. Ayrıca tüketicilerin de bu konudaki hassasiyeti giderek artmaya başlamıştır. Bu çalışmada Türkiye’de yenilenebilir enerji kaynakları ve yeşil lojistik ilişkisi incelenmiş olup, 1990-2019 dönemi için Johansen eşbütünleşme testi ve Toda-Yamamoto nedensellik analizi yapılmıştır. Johansen eşbütünleşme analiz sonuçları, değişkenler arasında uzun dönemde bir eşbütünleşme ilişkisinin olduğunu göstermektedir. Uygulanan Toda-Yamamoto nedensellik testinde ise gayrisafi yurtiçi hasıladan lojistik sektöründen kaynaklanan CO2 emisyon miktarına doğru tek yönlü bir nedensellik ilişkisi tespit edilmiştir. Söz konusu bu nedensellik ilişkisi ekonomik büyümenin karbon emisyon miktarını etkileyen bir değişken olduğunu ifade etmektedir. Bu çalışma özellikle yenilenebilir enerji kaynaklarının daha geniş bir alanda kullanılması gerektiğini de ortaya çıkarmaktadır. Diğer sektörlere nasıl uygulanacağı, izlenilmesi gereken aşamalar ve ülke ekonomilerine olan katkısının analiz edilmesi gelecek çalışmalara ilham kaynağı olabilir.Öğe TÜRKİYE’DE ÜNİVERSİTELERİN EKONOMİK KALKINMADA DEĞİŞEN ROLÜ: BÖLGESEL KALKINMA ODAKLI ÜNİVERSİTELER(2023) Tutar, Filiz; Ekici, Merve; Tutar, Nur FundaGeleneksel bir işlev olarak üniversiteler ekonomik, sosyal ve kültürel açıdan bireylerin kendini geliştirmesi konusunda fırsatlar sunmaktadır. Dolayısıyla eğitimli insanların ülke ekonomisine daha çok katkıda bulunması, toplumların gelişme seviyesini artırmaktadır. Bu gelişme evresi ise üniversitelerin bulunduğu bölgelerde bir dalga etkisi yaratmaktadır. Bu etki, bölgeye pozitif bir katkı sağlayarak o bölgenin yaşam koşullarını da değiştirmektedir. Yenilik, teknoloji, bilgi ve araştırma faaliyetlerinin odak noktası olan üniversiteler, bölgede içsel bir rol üstlenmektedir. Bu kapsamda Ar-Ge ve inovasyon odaklı bir yerel kalkınma anlayışına dayanan akıllı uzmanlaşma stratejileri, bölgelerin sahip olduğu potansiyel alanların kurumlar aracılığıyla ön plâna çıkarılmasına yardımcı olmaktadır. Yükseköğretim Kurulu (YÖK), bu kapsamda 2016 yılında ‘Bölgesel Kalkınma Odaklı Misyon Farklılaşması ve İhtisaslaşma Projesi’ni hayata geçirmiştir. Çalışmada tüm bu çerçevede yerel ekonomik kalkınmanın gerçekleştirilebilmesi için akıllı uzmanlaşma stratejilerinin konumuna ve işlevlerine değinilmiştir. Bu stratejiler ile üniversitelerin misyon ve vizyonlarının belirlenen tematik alanlar çerçevesinde bölgelerin potansiyel alanlarının ekonomiye kazandırıldığı, katma değer oluşturulduğu ve rekabet gücü elde edildiği vurgulanmıştır. Bu doğrultuda uygulanan akıllı uzmanlaşma stratejileri, nitel bir analiz türü olan SWOT Analizi ile desteklenmiş ve projenin bölge potansiyelinin ortaya çıkarılmasını sağladığı sonucuna ulaşılmıştır.