Yazar "Vural, Ahmet" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 4 / 4
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Ahmed Yesevî’de Seyr u Sülûke Dair Temel Meseleler(2023) Vural, AhmetOrta Asya’da yaşayan Türk halkının Müslümanlığı benimsemesini kolaylaştıran etkenlerin başında kendilerine sunulan tasavvufî öğretiler gelmektedir. İslam’ın ahlaki boyutunu öne çıkaran ve kolaylaştıran bir dini perspektif sunan mutasavvıflar Türk halkının gönlüne hitap edebilmiş ve İslam’ın bu coğrafyada rahatlıkla yayılabilmesini sağlamıştır. Bu bahisteki etkisi tartışılmaz olan Ahmed Yesevî tam da bu nedenle Pîr-i Türkistan lakabıyla şöhret bulmuştur. Ahmed Yesevî medrese tahsili görmüş olmakla birlikte dinî hükümleri oldukça sade ve veciz bir üslupla dile getirmiş, ayrıca Türkçe’yi kullanmış olması Türk halkı üzerindeki etkisini diğer âlimlere nazaran daha da arttırmıştır. Ahmed Yesevî’nin hikmet adı verilen şiirleri kendisinden sonra Divân-ı Hikmet adı altında bir araya getirilmiştir. Bu hikmetlerde İslam dininin bütün boyutlarıyla işlendiğini görmek mümkündür. Ayrıca tekke ve tarikat hayatına dair bazı nasihatler de dile getirilmiştir. Bu anlamda hikmetler tasavvufî bir mahiyet arz etmekte; tasavvuf yoluna girerek kemâlât elde etmek isteyen bir salikin hayatına dair ciddi uyarı ve nasihatler göze çarpmaktadır. Elinizdeki çalışmada Ahmed Yesevî’nin hikmetlerinde manevi yolculuğun esasları ortaya konmaya çalışılmıştır. Bu kapsamda dört kapı kırk makam şeklinde ifade edilen ve salikin seyr u sülûkta geçmesi gereken mertebeler izah edilmiştir. Ayrıca söz konusu yolculuğa dair bazı esaslar tespit edilmeye çalışılmıştır. Şeriat bilgisine sahip olmak, mürşid-i kâmile bağlanmak ve bu mürşidin hangi özelliklere sahip olması gerektiği seçilen bazı hikmetler ışığında yorumlanmıştır. Mânevî yolculuğun amacına ulaşmasındaki en büyük engel olarak nefse dair hikmetler incelenmiş, bu bağlamda nefsin terbiye edilmesi için gerekli yöntemlerden zikir ve gece ibadeti, halvet ve uzlet ile sohbet ve hizmet kavramları temelinde Ahmed Yesevî’nin şiirleri işlenmiştir. Son olarak sâlikin mânevi yolculuğu sırasında hangi âdâb ve erkâna riayet etmesi gerektiği üzerinde durulmuştur. Bir bütün olarak ise çalışmada, Orta Asya coğrafyasından bir tasavvuf ehli olarak Ahmed Yesevî’nin tasavvufi hayatın en önemli unsuru olan seyr u sülûke dair müridlere tavsiye ve uyarıları aktarılmaya çalışılmıştır.Öğe CONTRIBUTIONS OF SHİH?BEDD?N ?UMAR AL-SUHRAWARD? IN THE ORGANIZATION OF FUTUWWA(Ankara Haci Bayram Veli University, 2022) Çatak, Adem; Vural, AhmetDerived from the Arabic word fet? "" and containing meanings such as "sacrifice, generosity, courage, youth, bravery, bravery, virility, brotherhood", futuwwa is a summary of the moral virtues that a Muslim should acquire in the most general sense. Futuwwa requires prioritizing the interests of his religious brother rather than his own self, worrying about people's problems, giving unexpected and unrequited favours and treats, and seeing others as more important, valuable and respected than himself. Although it is possible to trace its origins back to pre-Muslim times, futuwwa gained a religious content in the Islamic period, and their adoption of similar moral teachings enabled the s?f?s to embrace futuwwa. The people of S?fism have completely disguised futuwwa by isolating it from its non-Islamic manifestations. In the historical process, the official identity of the futuwwa organization coincides with the period of Abbasid Caliph N?sır li-D?nill?h. Seeing the Futuwwa troops as a great power, the Caliph N?sır aimed to restore the political and social authority of the state through this organization. In this way, he brought together the futuwwa groups, which lacked a central administration and sometimes attempted rebellion movements and enabled the futuwwa to turn into an official institution of the state and an organization. The contribution of Shih?bedd?n ?Umar al-Suhraward?, who advised Caliph N?sır in many ways, in the organization of the futuwwa cannot be denied. Due to her reputation with the Caliph N?sır, Suhraward? served as an embassy in the activities carried out in order to gain an institutional dimension for futuwwa. In addition, the work called Ris?latu'lfutuwwa, in which he explains the basic principles of futuwwa and tries to build a theoretical ground, is evaluated in the provision of the first regulation on futuwwa in the Islamic geography. This study aims to deal with the futuwwa structure, which forms the basis of Akhism, in line with the political, religious and socio-cultural background of the period. In this context, the activities put forward in the process of institutionalization of futuwwa and the central place of Caliph N?sır and Shih?bedd?n ?Umar al-Suhraward? in this process will be determined. © 2022 Ankara Haci Bayram Veli University. All rights reserved.Öğe Fütüvvete Dair Teliflerin Bir Süreği Olarak Ali Hemedânî’nin Risâle-i Fütüvvetiyye’sine Dair Bazı Mülahazalar(2022) Vural, Ahmet; Karaduman, HicretHemen her kültürde örneğini görebileceğimiz bir ahlâk ideali olarak fütüvvet tasavvufi bir kavram addedilmiştir. Sûfîler, birbirinden farklı önceliklere sahip kesimlerin benimsediği çeşitli fütüvvet telakki ve yaşantılarından kendilerini ayırt etmek üzere fütüvveti tasavvufi içerikle harmanlamıştır. Bu kapsamda fütüvvet tanımlarının temelinde dini hükümlere ittiba ilkesi öncelenmiş, ayrıca cömertlik ve diğergâmlık başta olmak üzere toplumsal muâmelelerde başkasının hukukunu korumaya yönelik erdemler fütüvvetin özünü teşkil etmiştir. Fütüvvetin ayrılmaz bir parçası olarak melâmet ise kişinin benliğini sosyal ilişkiler ağında gizlemek suretiyle yaşayacağı dindarlığı yücelterek fütüvvet ahlâkının uygulanabilirliğini kolaylaştırmıştır. Bu doğrultuda sûfîler fütüvvet hakkında çeşitli tanım ve açıklamalar yapmış, tasavvuf yazınının ortaya çıkmasıyla bu sözler ilk eserlerde de güzel ahlâk veya fütüvvet başlıkları altında serdedilmiştir. İlk örneğini Sülemî’de (ö. 412/1021) görebileceğimiz fütüvvet risâleleri sûfî şeyhlerin dini sınırlar çerçevesinde söz söylediği ve îsâr ahlâkını yansıtan rivâyetlerle oluşturulmuştur. Sülemî’nin risâlesi haricinde ilk dönem tasavvuf klasiklerinde fütüvvete yalnızca konu başlığı sadedinde değinildiği görülür. Bu eserler fütüvveti daha ziyade ahlâkî düzlemde kâmil bir dindarlığın nişanesi olarak takdim etmiştir. Bununla birlikte hicrî altıncı ve yedinci asırda fütüvvetin kurumsal bir yapıya büründüğü, daha ilerleyen süreçte ahîlik adı altında iktisâdî bir yapılanmaya kavuştuğu ve bundan sonra tasavvuf çatısı altında münferit bir teşkilat olarak varlığını devam ettirdiği görülmektedir. Teşkilatın toplum tabanında yaygınlaştığı bu dönemde fütüvvet hakkında içeriği nizamnâme formunda oluşturulan müstakil eserler kaleme alınmıştır. Bu risâleleri incelediğimizde fütüvvetin artık teşkilat düzeyinde temsil edildiğini ve ahlâkî boyutunun yanı sıra kendine mahsus birtakım şekilsel kural ve kaidelerinin de oluştuğunu müşahede ederiz. Şalvar veya kemer kuşanmak, fütüvvet ehlinin erkek, aklı başında ve bulûğ çağına ermiş olması gibi şartlar bunlar arasında sayılabilir. Ayrıca yine fütüvvet mensuplarının birbiriyle veya pîrleriyle ilişkisine dair de bazı prensipler vazedilmiştir. Diğer taraftan Hz. Ali’nin fütüvvette önderliği bu döneme ait fütüvvetnâmelerin temel özelliklerinden biri olarak tebellür etmektedir. Sühreverdî ve İbnü’l-Mi’mâr’ın eserleri başta olmak üzere çok sayıda fütüvvetnâme örneğiyle karşılaşırız ki bunlardan biri de Kübrevî şeyhlerinden Seyyid Ali Hemedânî’nin fütüvvet risâlesidir. Hayatını Hindistan coğrafyasında idame ettiren Hemedânî’nin İslâm’ın bu bölgedeki intişarında önemli bir rol oynayan Hemedânî tasavvufi terbiyesini Kübreviyye şeyhi Alâüddevle-i Simnânî’nin halifeleri Mahmûd-ı Mezdekânî ve Takıyyüddin Ali Dostî’den almıştır. Tâhirü’l-Mevlevî tarafından Türkçe’ye tercüme edilen risâlesi fütüvvetin tasavvufi yönünü ortaya koyması, ahîlik ve fütüvvet ilişkisini takip edebileceğimiz tasvirlerde bulunması, ilk dönem sûfîlerinin fütüvvet anlayışını devam ettirmesi ve fütüvvetin dini sınırlarını çizmeye çalışması bakımından kendinden önceki fütüvvetnâmelerin bir uzantısı sayılabilir. Bu çalışmada Sülemî ve Sühreverdî gibi temel birkaç isim üzerinden kaleme alınan fütüvvetnâmelerin öne çıkan özellikleri incelenecek, ikinci başlıkta Hemedânî’nin bu geleneğin bir uzantısı sayabileceğimiz Risâle-i Fütüvvetiyye’si belirgin bazı noktalar üzerinden müzakere edilecektir.Öğe Tâceddîn Velî’nin Şiirlerinde Tasavvufî Unsurlar(2020) Vural, Ahmet; Çatak, AdemAsırlar önce yaşamış olmalarına rağmen isimleri unutulmamış, insanların gönlünde taht kurmuşşahsiyetlerden birisi de Tâceddîn Velî Hazretleridir. XVI. yüzyılda yaşayan Tâceddîn Velî, hayatının büyükbir bölümünü Ankara’da geçirmiş ve Ankara’da vefat etmiştir. Kabri Ankara Hamamönü’ndeki TâceddînDergâhı haziresinde ziyaretgâhtır. Ankara’nın manevî mekanlarından Tâceddîn Dergâhı, Tâceddîn Velî’ninoğlu Tâceddinzâde Mustafa Efendi tarafından XVII. asırda inşa edilmiştir. Milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy,İstiklal Marşı’nı bu dergâhta kaleme almıştır. Tâceddîn Velî, Hacı Bayrâm-ı Velî’nin (ö. 833/1430) kurmuşolduğu Bayramiyye’nin bir şubesi sayılan Celvetiyye tarîkatına mensuptur. Celvetiyye tarîkat olarak AzizMahmud Hüdâyî (ö. 1038/1628) zamanında teşekkül etmiştir. Hüdâyî’nin vefatından sonra dört şube şeklindetekkelerin kapatıldığı son yüzyıla kadar varlığını sürdürmüştür. Tâceddîn Velî’ye atfedilen, içerisinde şiirlerinyer aldığı Divân-ı Tâceddîn-i Velî adında küçük hacimli bir yazma eser gün yüzüne çıkarılmıştır. Bu çalışmadailk olarak Tâceddîn Velî’nin hayatı hakkında bilgi verilmiş, sonrasında Tâceddîn Velî’ye ait mezkûr divançedeyer alan şiirlerdeki tasavvufî unsurlar tespit edilmiştir. Tâceddîn Velî şiirlerinde tespit edebildiğimiz ölçüde aşk, dert, istiğfar, vuslat, hicran, ihlas, gayret, inâyet ve nefs gibi tasavvufî kavramları işlemiştir. ÇalışmadaTâceddîn Velî’nin şiirleri, bu tasavvufî kavramlar üzerinden yorumlanmıştır. Tâceddîn Velî, şiirlerini içerikbakımından tekke tarzında ve ilâhî formunda yazmıştır. Şiirlerinde sade ve anlaşılır bir dil kullanan TâceddînVelî’nin âyetlere ve hadislere telmih yaptığı göze çarpmaktadır.