Yazar "Öztürk, Muhammed Zeynel" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 17 / 17
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Alpine periglacial zones in Anatolia: spatial distribution and main characteristics(Springer Nature, 2024) Öztürk, Muhammed Zeynel; Taşoğlu, EnesAlthough alpine periglacial studies in Anatolia date back to the 1950s, the distribution of periglacial areas and their general characteristics are poorly known. At present, geographic information systems and remote sensing technologies facilitate the identification of permafrost and periglacial features. In this study, alpine periglacial zones of Anatolia were identified and classified using data on mean annual temperature, Köppen-Geiger climate type, number of snow-covered months, land cover, and terrain classification data, employing Multi-Criteria Decision Making. The periglacial regions in Anatolia are classified into three zones, namely weak, moderate, and severe, based on the coefficient value. Our results indicate that periglacial areas cover 92,362 km2, corresponding to 11% area of Türkiye. Most periglacial regions are in the weak periglacial zone, while only 2% are in the moderate and severe periglacial zones. Periglacial areas are commonly observed between 1750 and 3500 m, and their severity increases with elevation. The mean elevations of weak, moderate, and severe periglacial zones are 2200 m, 2600 m, and 3000 m, respectively. The severe periglacial zones correspond to the summits of high mountains where Quaternary glaciations occurred. The average temperatures of the periglacial zones decrease with the severity of the zones. The annual average temperature of 5.6 °C in the weak periglacial zones decreases to 2.4 °C in the moderate periglacial zones and 0.6 °C in the severe periglacial zones. Total annual precipitation and the number of months with snow cover increase from weak to severe periglacial zones. Weak periglacial zones are snow-covered for an average of 3.3 months per year, while moderate and severe periglacial zones are snow-covered for an average of 5 months and 6.4 months per year, respectively. This study suggests that global datasets can be used to effectively identify alpine periglacial zones in Anatolia, taking into account the characteristics of known periglacial areas. © The Author(s), under exclusive licence to Springer Nature Switzerland AG 2024.Öğe Anadolu’nun sirk gölleri(2021) Öztürk, Muhammed Zeynel; Şimşek, Mesut; Utlu, MustafaBaşta sirk gölleri olmak üzere, buzul gölleri Anadolu’daki yüksek dağlık alanların alpin kuşağında yer alan en önemli gölleri oluşturmaktadır. Anadolu’daki buzul jeomorfolojisi ve Kuvaterner buzullaşma koşulları hakkında birçok çalışma yapılmış olmasına rağmen sirk gölleri yeterince incelenmemiştir. Bu eksiklikten dolayı bu çalışmada Anadolu’daki tüm sirk göllerinin dağılışı ve morfometrik özellikleri CBS tabanlı olarak incelenmiştir. Uydu görüntüleri ve topografya haritaları üzerinden yapılan haritalama çalışmalarında 28 farklı kütle üzerinde toplam 660 adet sirk gölü tespit edilmiştir. Alansal dağılış özelliklerine göre sirk göllerinin çok büyük bir bölümü (%77) Doğu Karadeniz Dağları üzerinde bulunmaktadır ve bu dağlık alanlarda sirk gölü/sirk sayısı oranı (G/S oranı) %30’a ulaşmaktadır. Batı ve Orta Toroslar’da buzullaşmaya uğramış birçok kütle ve yüzlerce sirk bulunmasına rağmen sirk gölü sayısı çok azdır ve birçok kütle üzerinde hiç sirk gölü yer almamaktadır (G/S oranı 0’dır). Bu durumun oluşmasında litolojik koşullar büyük etkiye sahiptir. Batı ve Orta Toroslar’da buzullaşmaya uğramış kütleler karstik birimlerden oluşurken, Doğu Karadeniz Dağları karstik olmayan volkanik ve intrusif birimlerden oluşmaktadır. Morfometrik hesaplamalara göre Anadolu’daki tüm sirk göllerinin ortalama yükseklikleri 2882 metredir ve bu değer Kuvaterner buzul dönemleri kalıcı kar sınırı ölçümleri ile örtüşmektedir. Göl büyüklükleri açısından göllerin ortalama alanları 13.346 m2 (0,0133 km2)’dir ve alan sınıflandırmasına göre göllerin neredeyse tamamına yakını küçük göl sınıfı içerisindedir (%99,5). Küresel grid tabanlı iklim verilerine göre sirk gölü alanlarının yıllık ortalama sıcaklığı -0,11°C, yıllık toplam yağış değeri ise 825 mm’dir.Öğe Ardahan’da iklim parametrelerindeki değişimin zamansal analizi(2018) Öztürk, Muhammed Zeynel; Kılıç, HediyeBu çalışmada Türkiye’de kentleşmenin en az olduğu yerlerden olan Ardahan merkezde bulunan meteorolojiistasyonuna (1827 metre) ait 11 farklı parametrenin 1961-2015 dönemi aylık ve yıllık zamanserilerindeki trendler incelenmiştir. Trend analizleri Mann-Kendall yöntemi ile ele alınmış ve serilerdekideğişim miktarlarını belirlemek amacıyla 1965-1974 ve 2005-2014 dönemlerine ait onaryıllık ortalamalar karşılaştırılmıştır. Elde edilen sonuçlara göre, özellikle Ocak, Mart, Haziran, Ağustos,Eylül, Ekim aylarına ve yıllık ortalamalara ait sıcaklık serilerinde istatistiksel açıdan anlamlı artış eğilimlerigörülür. 1965-1974 ve 2005-2014 dönemleri ortalamaları arasındaki farklara göre en yüksekartış minimum sıcaklıkların ortalamasında gerçekleşmiştir (2.04oC). Yıllık ortalama sıcaklıklarda ise1.3oC’lik artış yaşanmıştır. Sıcaklık serilerinde olduğu gibi yağış serilerinde de artış trendleri egemenolmakla birlikte eğilimlerin çok az bir kısmı istatistiksel açıdan anlamlıdır. Ancak yıllık toplam yağıştakuvvetli artış eğilimi görülür ve onar yıllık ortalamalar arasındaki farklara göre yıllık toplam yağışta149 mm’lik bir artış gerçekleşmiştir. Bu durum yağışlarda %29’luk bir artışa karşılık gelir. Yaşan buartışlar Ardahan Ovası’nda meydana gelen taşkın sayısında artışa ya da meydana gelen taşkınlarınkuvvetlenmesine yol açabilir. Sıcaklık ve yağış serilerindeki artış eğilimlerinin aksine ortalama bulutluluk,ortalama nisbi nem ve ortalama rüzgar hızlarına ait tüm serilerde azalma eğilimleri egemendirve bunların çok büyük bir bölümü istatistiksel açıdan anlamlı azalma eğilimleridir. Onar yıllıkortalamalara göre yıllık ortalama nisbi nem değeri %2.5 azalma göstermiştir.Öğe Batı Ve Orta Toroslar’da Dolinlerin Dağılışı, Fiziksel Özellikleri ve Karstik Ayrışma Hızının Belirlenmesi(2018) Öztürk, Muhammed Zeynel; Erginal, Ahmet Evren; Şener, Mehmet; Şener, Mehmet Furkan; Varol, Baki ErdoğanTürkiye'nin en önemli karstik sistemini olusturan ve Anadolu'nun güney kesimi boyunca uzanan Toros Dagları üzerinde çok fazla sayıda dolin bulunmaktadır. Bu çalısmada Torosların merkezi kesimini olusturan Orta Toroslar üzerindeki dolin yogunluklarının ve dolinlerin temel morfometrik özelliklerinin alansal dagılısı açıklanmıstır. 1/25000 ölçekli topografya haritaları üzerinden gerçeklestirilen çalısmalara onbir farklı karstik plato üzerinde toplam 140 bin dolin tespit edilmistir. Tespit edilen dolinler 10 - 2870 metreleri arasında dagılıs göstermekle birlikte dolinlerin %50?si 1680 - 2050 metreleri arasında bulunur. Platolar üzerinde ortalama sıcaklıklar 5-10?C, yagıs degerleri 500-800 mm arasında degisir ve kütlelerin güney kesimleri kuzey kesimlerine göre daha fazla yagıs alır. Maksimum dolin yogunluk 187 dolin/km2 ile Akdag üzerinde görülürken, Anamas Dagı, Seyran Dagı, Geyik Dagları ve Taseli Platosu üzerinde yogunluk 100 dolin/km2?nin üstüne çıkar. Ancak yüksek yogunluktaki alanlar (40 dolin/km2'den fazla) arastırma alanının sadece %4?ünü meydana getirir. Buna göre arastırma alanının büyük bölümünde düsük yogunluk degerleri egemendir. Tespit edilen kütlelerin ana litolojik birimi neritik kireçtası olup her kütlenin %80?ninden fazlası neritik kireçtaslarından olusur. Ancak neritik kireçtaslarının kütle içerisindeki oranı ile aynı kütle içerisindeki dolin yogunlugu ve sayıları arasında bir korelasyon bulunmamaktadır. Çünkü neritik kireçtasları üzerindeki dolin gelisimi iklim, çatlak sistemlerinin yogunlugu, drenaj özellikleri ile egim kosulları tarafından kontrol edilmektedir. Kireçtasları tektonik aktivitelere baglı olarak yogun sekilde açılma çatlakları ile kaplıdır. Bu çatlak sistemlerinin dogrultusu dolin yönelimleri üzerinde etkili olarak Orta Torosların tamamı boyunca yönelimli karstın gelismesini saglamıstır. Bundan dolayı dolinler Torosların orografik uzanıma paralel bir sekilde uzanırlar. Orta egimli alanlar (15-25 derece) dolin gelisimi için uygun kosullar saglarken yüksek egimli alanlar (egim degeri 35 dereceden fazla) dolin gelisimini sınırlandırmıstır. Paleovadi sistemleri dolin gelisimine katkı saglarken, aktif drenajın yogunlasması dolin gelisimini engellemektedir. Paleovadiler, ayrıca daha genis alanlı ve karmasık biçimli dolinlerin gelismesini saglamaktadır. Elde edilen tüm sonuçlara göre Orta Toroslar?daki çözünme dolinlerinin alpin kusak içerisinde yogun sekilde açılma çatlakları ile kaplanmıs oldugu ve aktif yüzey drenajının olmadıgı neritik kireçtasları içerisinde orta egimli alanlarda gelistikleri belirlenmistir. 1620-1890 metreleri arasındaki 7 farklı noktada kurulan 17 TMEM istasyonu ölçüm sonuçlarına göre neritik kireçtaslarının yıllık ortalama erozyon miktarı 0.29 mm/yıl?dır.Öğe Evaluation of rockfall hazard based on UAV technology and 3D Rockfall Simulations(2023) Utlu, Mustafa; Öztürk, Muhammed Zeynel; Şimşek, Mesut; Akgümüş, Mehmet FatihHacıabdullah village, where rockfall events occur frequently, is an important mountainous region located within the boundaries of Niğde province, which is one of the top provinces in Türkiye in terms of rockfall events and is located in the Central Anatolia Region. Despite the frequent occurrence of many rockfall events of varying sizes, no precautions are taken as a result of these events, leading to economic damages. Therefore, Hacıabdullah village, which poses a high danger and risk in terms of slope instability and rockfall potential, has been selected as the study area. The study aims to evaluate rockfall events occurring on steep slopes in Haciabullah village, based on the potential rock blocks that could fall, by modeling them according to their geometries. Within this scope, the potential 17 rock blocks that could fall have been identified in the field and modelled using RAMMS 3D rockfall software according to their geometric characteristics. In addition to the geometric characteristics of the rock blocks, their potential falling areas, velocities, jump heights, and kinetic energies will also be determined, the basis of the rockfall hazard analysis. For the 3D modeling of the study, UAV-DSM (3cm resolution), which represents the high-resolution surface of the topography, has been used as the main dataset. As a result of 3D rockfall modeling, the maximum kinetic energy, maximum velocity, and maximum jump height of the falling blocks reached 3476 kJ, 23.1 m/s, and 14.57 m, respectively. The result of the kinematic analysis showed a higher probability of toppling type in the whole study area. Rocks that do not move very far from the source area are; in other words and may significantly damage the roads. However, rolling blocks, in other words, blocks that can travel long distances from the source area, have the potential to cause great damage to the settlement areas, roads, and trees. According to the hazard map, blocks involve high and moderate levels of risk for settlement units.Öğe GEYİK DAĞI KÜTLESİNİN YÜZEY KARSTI JEOMORFOLOJİSİ VE KÜTLE ÜZERİNDEKİ KARST-BUZUL JEOMORFOLOJİSİ İLİŞKİS(2019) Şimşek, Mesut; Utlu, Mustafa; Poyraz, Murat; Öztürk, Muhammed ZeynelBüyük bölümü Jura-Kretase ve Permiyen karbonatlı kayaçlardan oluşan Geyik Dağı, karstikplato karakterinde yüksek bir kütledir. Pleyistosen buzullaşmalarından büyük oranda etkilenen kütle üzerinde çok iyi gelişmiş buzul ve karstik şekillerin iç içe bulunması, kütle üzerinde buzul-karst polijenik (glasiyokarstik) yerşekillerinin gelişmesiiçin uygun koşulları sağlamıştır. Bu çalışmada buzullaşma ve karstlaşma ilişkisine göre kütle üzerindeki polijenik jeomorfolojinin ortaya konulması amaçlanmıştır. Kütle üzerindeki en önemli yüzey karstı şekillerini karstik depresyonlar (dolin ve uvalalar), en önemli buzul şekillerini ise sirkler ve moren depoları oluşturmaktadır. 1/25.000 ölçekli 21 adet topografya haritası üzerinde gerçekleştirilen haritalama çalışmasına göre kütle üzerinde 550-2800 metreleri arasında toplam 25.599 dolin tespit edilmiştir. Maksimum karstik depresyon yoğunluğunun 145 adet/km2’ye ulaştığı kütlede, şekillerin % 80’ni 1600-2400 metreleri arasında bulunur. Çalışma alanı içerisinde sirklerin neredeyse tamamına yakını yükseltinin 2000 metre ve üzerinde olduğu kuzey, kuzeydoğu ve kuzeybatı yamaçlarında gelişmiştir. Yüksek sahalarda yer alan karstik depresyonların bir kısmı buzulların yerleşmesi için uygun ortamları oluştururken, depresyonların bir kısmı da morenler tarafından örtülmüştür. Özellikle kütlenin merkezi ile güney kesimlerinde 1750-2300 metreleri arasındaki karstik alanlar moren depoları ile kaplı durumdadır. Bu durum buzullaşma öncesinde oluşan çözünme dolinlerinin morenler ile kaplanmasına neden olmuştur. Ancak morenler ile kaplı dolinlerde karstlaşma moren örtüsü altında devam ederek örtülmüş, sübsidans ve örtü çökme dolinlerinin gelişmesini sağlamıştır. Araştırma alanındaki buzul sedimentlerinin ikinci etkisi ise alanın güney kesiminde yer alan Çimi Polyesi’nde görülmektedir. Polyeyi dolduran iri kum boyutundaki buzul sedimentleri rüzgâr ile taşınarak dolinlerin dolmasına neden olmuştur.Öğe Geyik Dağı üzerindeki dolin ve uvalaların morfotektonik önemi(2019) Şimşek, Mesut; Öztürk, Muhammed Zeynel; Turoğlu, HüseyinKarbonatlı anakayanın çözünmesi sonucunda oluşan dolin ve uvalalar (karstik depresyonlar) TorosDağları’ndaki yüksek karstik alanların hakim yerşekillerindendir. Bu şekillerin oluşumu, yoğunluğu,şekil geometrisi ve dağılım deseni üzerinde yapısal unsurların büyük etkisi bulunur. Özellikle dolinlerinyönelimi üzerinde sıkışma, gerilme ve makaslamaya dayalı tektonik deformasyon yapılarınındoğrultuları belirleyici olur. Bu araştırmada Geyik Dağı kütlesi üzerinde tektonizmanın dolin yoğunluğu,geometrisi ve dağılışlarında nasıl bir etkiye sahip olduğunun ortaya konulması amaçlanmıştır.1/25000 harita ölçeğinde tespit edilen tüm karstik şekiller coğrafi bilgi sistemleri ortamında poligonolarak sayısallaştırılmıştır. Ardından her şekle ait 7 farklı parametreden oluşan veri seti oluşturulmuştur.1x1 km’lik gridler aracılığıyla dolin yoğunluğunun ve 2.5x2.5 km’lik gridler aracılığıyla dolinyöneliminin alansal dağılışı ortaya konulmuştur. Topografya haritalarından gerçekleştirilen sayısallaştırmaişlemi sonucunda 2.108 km2’lik alan içerisinde toplam 25.599 dolin ve uvala tespit edilmiştir.Kütle üzerinde karstik şekillerin yoğunluğu maksimum 145 adet/km2’ye kadar ulaşmaktadır.Tüm depresyonların uzun eksenlerinin yönelimleri dağın ve tektonik hatların genel uzanımına paralelolarak KB-GD doğrultusundadır. Tüm haritalar ve tektonik yapılar arasındaki ilişkilere göre bindirmefaylarının yoğunluk üzerinde, yanal ve düşey atımlı fayların depresyonların şekilleri üzerinde dahafazla etkili olduğunu gösterir.Öğe Karstik Kapalı Depresyonların (Dolinlerin) Morfometrik Analizleri(2018) Öztürk, Muhammed ZeynelDolinler (karstik kapalı depresyonlar) karstik alanların karakteristik yüzey şekillerindendir. Dolinlerin gelişimi, morfolojisi ve dağılışı üzerindetektonik, morfolojik ve iklimsel özelliklerin büyük etkisi vardır ve bu etkenlerden dolayı dolinler karstik alanlarının morfo-tektonik gelişimi hakkındaönemli ipuçları sağlar. Dolin morfometrisi ile ilgili çok fazla sayıda hesaplama olmakla birlikte bunların çok azı yaygın bir şekilde kullanılmaktadır.Bu çalışmada dolin morfometrisinde yaygın kullanılan parametreler, Dünya’dan ve Toroslar’dan örnekleri ile birlikte, açıklanmıştır.Öğe Kaya düşmesi tehlikesinin belirlenmesi ve önlenmesinde İHA tabanlı 3B modelleme çalışmaları: Murtaza Köyü örneği (Niğde)(2022) Öztürk, Muhammed Zeynel; Utlu, Mustafa; Şimşek, MesutBu çalışmada, Niğde İli Merkez ilçe sınırları içerisinde yer alan ve aktif kaya düşme olaylarının yaşandığı Murtaza köyündeki kaya düşme tehlikesi, insansız hava aracı (İHA) tabanlı oluşturulan yüksek çözünürlüklü sayısal yüzey modeli (SYM), arazi ölçüm verileri ve üç boyutlu (3B) kaya düşme modellemeleri kullanılarak değerlendirilmiştir. Arazi çalışmaları ile düşme potansiyeline sahip 14 kaya bloğu tespit edilmiş ve kaya bloklarının her birine ait geometrik ölçümler yapılmıştır. Bu ölçümler aracılığıyla kaya blokları, RAMMS yazılımı içerisinde geometrik özelliklerine bağlı olarak gerçeğe yakın şekilde tanımlanmıştır. Tanımlanan blokların her birinden 100 adet olmak üzere yüksek çözünürlüklü SYM üzerinden toplam 1400 kaya düşmesi benzetim modellemesi gerçekleştirilmiştir. Böylece düşme potansiyeline sahip her bir kaya bloğunun kinetik enerjisi, zıplama yüksekliği, hareket hızı ve düşme yörüngeleri belirlenmiştir. Elde edilen sonuçlara göre, yerleşim birimlerine yakın mesafede bulunan kaya blokları çok uzak mesafelere taşınmadan sönümlenmektedir. Kinetik enerji, hız ve sıçrama yüksekliği değerleri oldukça düşük olan bu kaya blokları görece olarak önemli bir tehlike oluşturmamaktadır. Ancak yerleşim birimlerinin kuzeybatısındaki yamaçlarda bulunan, şekil bakımından eş boyutlu ve yüksek hacimdeki kaya blokları bu bakımdan önem taşımaktadır. Bu kaya blokları geometrik özellikleri ve sahanın jeomorfolojisine bağlı olarak uzun mesafeler boyunca hareket edebilmekte, ev, yol vb., yapılar ile temas ederek ya da topografyaya bağlı olarak eğimin azaldığı yerlerde enerjileri sönümlenmektedir. Bu alanda kaya bloklarının oluşturduğu tehlikenin önlenmesi amacı ile model içerisinde 142 m uzunlukta ve 1,5 m genişlikte istinat duvarları taslak model olarak oluşturulmuştur. İstinat duvarı modeli sonuçlarına göre kaya bloklarına yakın alanlarda 5 metre yüksekliğinde, kaynak alanlarına uzak konumda ise 3 metre yüksekliğinde bir istinat duvarının kaya bloklarının ilerlemesini durdurduğu belirlenmiştir.Öğe Mapping investigation based on engineering geology of a developing urban area (Niğde, Turkey)(Springer Science and Business Media Deutschland GmbH, 2021) Celik, Fatih; Öztürk, Muhammed Zeynel; Şener, Mehmet Furkan; Arıöz, Ömer; Erbil, MerveDefinitions of urban geological environments are usually required to provide information about an engineering basis for planners and design engineers to prepare a rational land use planning and developing urban areas. Therefore, the geological mapping investigation method can be a beneficial way of defining urban geological environments visually. In this study, the Engineering Geological Mapping Method (EGMM) was used to investigate and present the geotechnical and geological data obtained from Niğde city of Turkey. Around forty-five unpublished reports that were obtained from the construction work done around the study area were evaluated as detail. Then, the study area was divided into five different regions which were considered their geological characteristics. In each region, nine unpublished reports were selected and analyzed for interpreting the data and plotting the geotechnical and geological maps. The main indispensable parameters for geotechnical design engineers were drawn by using the data obtained from the different boreholes for Niğde city. These drawn maps by GIS technic: (1) groundwater table, (2) liquefaction zone, (3) plasticity index, (4) bearing capacity, (5) soil classification, and (6) SPT results. For preparing the maps, two types of interpolation methods were used (minimum curvature and Voronoi polygons methods). The Geographic Information System (GIS) was used to rearrange and control all this information and to prepare engineering geotechnical and geological maps. As a result, the Engineering Geological Mapping Method applied for this study is to show more crucial for preventing mistakes making in practical works during preparing urban extension planning for developing cities in the future. © 2021, Saudi Society for Geosciences.Öğe POLYELERİN SINIFLANDIRILMASI VE TOROSLARDAN ÖRNEKLER(2020) Şimşek, Mesut; Doğan, Uğur; Öztürk, Muhammed ZeynelPolyeler, uygun yapısal koşulların bulunduğu karstik arazilerde gelişen büyük yerşekilleridir. En az bir yamacı çözünebilir kayalardan oluşan dik yamaçlarla çevrili olan polyeler, düz alüvyal tabana ve karstik drenaja sahip olan büyük kapalı karstik ovalardır. Türkiye’de bu karstik oluşumlar başlıca Toros Dağları’nda olmak üzere yaygın olarak görülmektedir. Son yıllarda yapılmış olan uluslararası çalışmalarla polyelerin oluşum süreçleri daha detaylı bir şekilde ortaya konmuş ve polye tipleri sınıflandırılmaya çalışılmıştır. Türkiye’de ise bu kapsamda yapılmış olan sınırlı sayıda çalışma bulunmaktadır. Bu nedenle, bu çalışmada, Türkiye’de Toros Dağları içerisinde gelişmiş karakteristik dört polye dikkate alınarak, polyelerin oluşum süreci ve sınıflandırmasındaki yaklaşımlar tartışılmıştır. Yapılan değerlendirmede, özellikle büyük polyelerin oluşum sürecinde sınıflandırmaya konu olan birden çok faktörün denetiminde geliştiği görülmüştür. Dolayısıyla, önceki çalışmaların önemli bir kısmından farklı olarak, polyelerin her birinin çoğu zaman tek bir sınıflama içerisinde değerlendirilemeyeceği; tek (kenar, yapısal ve taban seviyesi), iki (yapısal-kenar, yapısal-taban seviyesi) ve çok karakterli polyeler olarak sınıflandırılmasının daha doğru olacağı sonucuna varılmıştır.Öğe Rockfall analysis based on UAV technology in Kazıklıali Gorge, Aladağlar (Taurus Mountains, Turkey)(2020) Utlu, Mustafa; Öztürk, Muhammed Zeynel; Şimşek, MesutRockfall is one of the most dangerous hazards in mountainous and hilly areas. In this study, rockfall characteristics of the KazıklıaliGorge (0.25 km2) in the lower Emli River Basin located in the SW part of the Aladağlar Mountains was investigated using unmannedair vehicle (UAV) technology and rockfall modeling. To determine rockfall properties, an orthophoto and digital surface modelwhich have a 3 cm resolution were created using UAV images. Then, whole fallen blocks more than 0.5 m in diameter were digitizedas polygons in GIS. As a result, 10,348 fallen rocks were determined in Kazıklıali Gorge. Via these polygons, density maps werecreated and frequency distributions were calculated. According to the spatial distribution of density, the geomorphologicalcharacteristics of the canyon affect the rockfall density. While the upper and middle parts of the canyon which are the narrowest havehigh density, the lower part of the valley which is the largest part has low density. The results of 3D rockfall analysis show that themaximum kinetic energy, maximum jump height and maximum velocity reaches 1400 kJ, 15 m and 32 m/s on the canyon walls,respectively. The upper and middle parts of the canyon walls which correspond to high rockfall density have maximum kineticenergy, rock jump height and rock velocity.Öğe SEYFE FAY ZONUNA AİT KİL MİNERALLERİNİN YAŞI, PETROGRAFİSİ VE KİNEMATİĞİ: ORTA ANADOLU, TÜRKİYE(2018) Şener, Mehmet Furkan; Şener, Mehmet; Öztürk, Muhammed ZeynelÇalışma alanı Orta Anadolu Kristalen Karmaşığı (OAKK) içerisinde Seyfe Fay Zonu (SFZ) ve uzantısı olanBoğazlıyan Fayı üzerinde yer almaktadır. SFZ, Orta Anadolu’daki en önemli bölgesel ölçekli fay sistemlerindenbirini temsil etmekte ve Neo-Tetis'in kapanması sırasında ortaya çıkan çarpışma olaylarının kayıtlarınıbulundurmaktadır. SFZ, BKB-DGD doğrultulu sağ yanal doğrultu atımlı faylardan oluşmaktadır. Tüm kaya vekil XRD ile eser element verileri illitlerin derin tektonik aktivite esnasında yüzeye ulaşan hidrotermal sulardançökeldiğini göstermektedir. Bu akışkanlar, sığ kırılgan deformasyon bölgeleri boyunca yüzeye doğru göçetmiştir. Farklı kataklastik zonlardaki (1266, 1276 ve 1488 m) illitlerden yapılan Rb-Sr jeokronolojisi aktiviteninyaşını 21,4 ± 0,57 My olarak göstermiştir. Buna göre SFZ, Erken Miyosen’e kadar uzanır ve bu da hem göreceliyaşlarla hem de OAKK içerisindeki yapılan önceki çalışmalarda önerilen yaş verileri ile tutarlıdır. Muhtemel birbindirme zonuna ait olan 1266 m ve 1276 m örnekleri Burdigaliyen dönemi olarak kabul edilen Paleotetisinkapanmasının ve Neotetisin başlangıcının OAKK içerisinde yaklaşık 21 my önce gerçekleştiğini ortayakoymaktadır.Öğe ŞİLE (İSTANBUL) EOLİNİTLERİNDEKİ ÇÖZÜNME BORULARININ KÖKENİ ÜZERİNE ÖN BULGULAR(2018) Öztürk, Muhammed Zeynel; Çakır, Çağlar; Avcıoğlu, Mustafa; Ertek, T.; Evren, Nabi; Erginal, Ahmet EvrenTropikal kıyılar ile Akdeniz kuşağı kıyılarındaki karbonat eolinitlerinde yaygın olarak gözlenensilindir ve konik şekilli dikey ayrışma borularının oluşumu halen tartışmalıdır. Bu tür nadirpaleo-kıyı karstı şekilleri, Türkiye kıyılarından ilk kez Şile (İstanbul) batısındaki Doğancılı kıyızonunda, 5 metre kalınlıktaki çapraz laminalı oolitik eolinit tabakaları içinde tespit edilmiştir.Bu çalışmanın temel amacı eolinit kütlesi içerisinde gelişmiş bu şekillerin fizikselözelliklerinin ve gelişim modelinin ortaya konulmasıdır. Eolinitin kuzey kesimindeki falezyüzeyi boyunca çok fazla sayıda ayrışma borusu gelişmiştir. Bu şekillerden bozulmamış olan45 tanesinden şerit metre yardımıyla derinlik, ve çap ölçümleri yapılmıştır. Ölçümlerine göre,çözünme borularının maksimum ağız çapı 60 cm ve derinliği 460 cm'dir. Bazı şekillerdederinlik, eolinitin örttüğü paleosol katmanı ile olan dokanağa kadar yaklaşır. Şekiller çapraztabakalı eolinit içerisinde gelişmiş olmakla birlikte dikey formları üzerinde çaprazlaminasyonun kontrolü yoktur. Boyutlardaki değişkenlik, şekillerin oluşum evrelerininfarklılığı ile ilgili olmalıdır. Birbirine yakın gelişmiş olan çözünme borularının birleşmesiylebileşik formlar oluşmuş, yan duvarların ortadan kalkması sonucu borular \"pinnacle\" denilenmünferit keskin kenarlı bloklara dönüşmüşlerdir. Denizel izotop dönemi (MIS) 6 sonu ile MIS5e başlarına tarihlendirilen eolinitler üzerinde gelişmiş bu şekiller, eoliyen kumlarınınoluşumu ve çimentolanmasının gerçekleştiği daha sıcak ve kurak koşulları izleyen nemlikoşullar altında gelişmiş olmalıdır. Borular içinde kalker kabuk gözlenmemesi, oluşumlarıesnasında kurak evrelerin yaşanmadığını açıklar. Sonuç olarak çözünme boruları organikmaddece zengin topraktan derine sızan CO2 ile asitliği artmış suların yol açtığı erime sonucufosil (örtülü) karst olarak gelişmiş olmalıdır. Çözünme yüzeyde bitki köklerinden vadozzondaki tercihi akış kanallarına aktarılarak makro gözenekler boyunca derine ilerlemiştir.Öğe SİVAS JİPS KARSTINDA DOLİN YOĞUNLUĞUNUN CBS TABANLI ANALİZİ(2021) Poyraz, Murat; Öztürk, Muhammed Zeynel; Soykan, AbdullahYukarı Kızılırmak Havzası’nda, özellikle Sivas-İmranlı arasındaki jips alanı Türkiye’nin enönemli jips karstı alanını oluşturmaktadır. Bu alandaki dolinler birçok çalışmada ele alınmışolmasına rağmen, çalışmaların hiçbirisi tüm alanı kapsamadığı için Sivas-İmranlı arasındakidolin yoğunluğunun alansal dağılış özellikleri tam olarak aydınlatılamamıştır. Bu eksikliktendolayı, bu çalışmada söz konusu alanda gelişmiş dolinlerin alansal dağılış özellikleri CBStabanlı yapılan haritalama çalışmaları ile ortaya konulmuştur. Çalışmada dolin dağılışlarınıbelirlemek için 1/25.000 ölçekli topoğrafya haritaları ve 1/3.000-1/5.000 ölçekli uydugörüntüleri kullanılmıştır. Yapılan haritalama çalışmaları sonucunda Sivas-İmranlı arasındaki1609 km2’lik jips alanı içerisinde topoğrafya haritalarında 10.651 dolin, uydu görüntülerinde42.127 dolin tespit edilmiştir. Kernel yöntemiyle hesaplanan yoğunluklara göre topoğrafyaharitalarında maksimum dolin yoğunluğu 127 dolin/km2’ye ulaşırken, uydu görüntülerindeyoğunluk 237 dolin/km2’ye kadar ulaşmaktadır. Topoğrafya haritalarına göre jips alanının%47’sinde, uydu görüntülerinde ise %26’sında dolin gelişimi görülmemektedir. Dolinyoğunluk sınıfları açısından düşük ve çok düşük yoğunluktaki alanlar her iki veride de %46’lıkorana sahiptir. Uydu görüntülerinde daha küçük boyutlu dolinlerin haritalanabilmesindendolayı topoğrafya haritalarında sadece %0.7’lik bir alan kaplayan yüksek ve çok yüksekyoğunluktaki alanlar, uydu görüntülerinde %15.3’lük bir alan kaplamaktadır. Yoğunlukbölgelerinin alansal dağılışlarına göre; maksimum yoğunluklar, jipsi kuzeyde sınırlayanbindirme hattına paralel olarak doğu-batı doğrultusunda uzanan, yüksek plato karakterindekialan üzerinde görülür. 1255 ve 2335 m arasında dağılış gösteren dolinlerin %90’dan fazlası1300 ve 1700 m arasında yer alırlar. Yoğunluğun en fazla olduğu yükselti basamağı uydugörüntülerinde 1500 ve 1550 m arasındayken (%19.2), topoğrafya haritalarında 1600 ve 1650m (%19.94) arasında yer alır.Öğe TUZGÖLÜ FAY ZONU BOR SEGMENTİ’NİN KUVATERNER ATIM MİKTARI(2018) Öztürk, Muhammed Zeynel; Şener, Mehmet Furkan; Şener, Mehmet; Şahiner, ErenArap plakasının kuzeydoğuya doğru hareketi nedeniyle, Anadolu levhası Kuzey Anadolu Fayı (KAF) ve DoğuAnadolu Fayı (EAF) gibi ana fay zonları boyunca batıya doğru kaymıştır. Bu ana fay kuşaklarındaki streslerebağlı olarak Orta Anadolu’da gelişen en önemli tektonik yapılardan birisi Tuzgölü Fay Zonu’dur. Tuzgölü FayZonu ?200 km uzunluğa sahip KB-GD uzanımlı, toplamda on bir segmentten oluşan, büyük çoğunluğu eğimatımlı normal fay, az bir kısmı ise sağ-yanal doğrultu atımlı fay zonudur. Fay zonunun farklı kesimlerindenyapılmış olan çalışmalar fay hattı boyunca, farklı yaşlarda ve özelliklerdeki birimler içerisinde eğim atımmiktarının 20 ile 400 metre arasında değiştiğini göstermiştir. Bu çalışmada Niğde Masifi’nin batısında yer alantufa ve traverten deposunu kesen Tuzgölü Fay Zonu’na ait Bor Segmenti’nin eğim atım miktarı incelenmiştir.Deponun güney kesimi Tuz Gölü Fay Zonu’nun Bor segmenti tarafından kesilmiş ve tavan bloğu örtü malzemeile kaplanmıştır. Deponun yaşı termoluminesans (TL) tarihlendirme yöntemine göre ?0.8 Ma ?1.4 My (ErkenPleyistosen) olarak bulunmuştur. Depo içerisindeki atım miktarını belirleyebilmek için elektriksel özdirençyöntemi (ERT) kullanılmıştır. Deponun yamacından alınan 330 m’lik ERT profiline göre düşey atım miktarı100-110 m’dir. Elde edilen yaşlara ve ERT profil sonuçlarına göre Tuzgölü Fay Zonu, Bor Segmenti’ninKuvaterner atım miktarı ?110 m olarak belirlenmiştir.Öğe UAV based 3D modeling analysis in determining and preventing rockfall hazard: A case study from Murtaza Village (Niğde, Turkey)(Hacettepe Universitesi Yerbilmleri, 2022) Öztürk, Muhammed Zeynel; Utlu, Mustafa; Şimşek, MesutIn this study, rockfall hazards in Murtaza village, which is located within the central district of Niğde province and where active rockfall events are experienced, were evaluated using a high-resolution digital surface model (DSM) created based on unmanned air vehicle (UAV) images, field measurement data, and three dimensional (3D) rockfall models. During the field studies, 14 rock blocks with falling potential were identified and geometric measurements for each of the rock blocks were made. Depending on their geometric properties, the rock blocks are defined in the RAMMS software and a total of 1400 rockfall simulations, 100 from each of the modeled blocks were carried out on the high-resolution DSM. Thus, the kinetic energy, jump height, velocity, and fall trajectories of each rock block were determined. According to the results, the rock blocks close to the settlements are damped without being transported very long distances. These blocks do not constitute a significant hazard since having values such as low energy, speed, and jump height. However, the rock blocks of equant shape and high volume, located on the northwest slopes above the settlements, constitute a significant in terms of hazard. These rock blocks move for long distances depending on the geometric properties of the rocks and geomorphological characteristics of the study area and their energy is absorbed in contact with houses, roads, etc., structures, or in places where the slope decreases on the topography. To prevent the danger of rock blocks in this area, retaining walls 142 m long and 1.5 m wide was created as a draft model. According to the results of these models, it was determined that while a 5 m high retaining wall in areas close to the source of rock blocks, a 3 m high retaining wall far from the source areas stops the progress of the rock blocks. © 2022, Hacettepe Universitesi Yerbilmleri. All rights reserved.