Yazar "Nafiz Tok" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 4 / 4
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Çevrecilikte yeni bir kimlik: Ekolojizm(2013) Selim Kılıç; Nafiz Tokİnsan ve doğa arasındaki ilişkiyi konu alan çevreci ve ekolojik düşünceler insanlık tarihi kadar eskiyse de, esas anlamda çevreci yaklaşımların ve eko- lojik fikirlerin özellikle sanayi devrimi sonrasında yaşanan hızlı değişim ve dönüşüm sürecinin sosyal yaşam ve doğada yarattığı tahribata bir tepki ola- rak ortaya çıktığı söylenebilir. Ancak modern anlamda çevreci politikalar ve bir ideolojik kimlik olarak ekolojizm 1950’lerden sonra ortaya çıkmıştır. Sa- nayileşme ve kentleşmenin küresel düzeyde yaygınlaşmasının ve hızlı eko- nomik büyümenin yarattığı küresel boyuttaki çevre sorunları hem insan türü hem de üzerinde yaşadığı gezegenin geleceği konusunda endişeler yaratmış- tır. Bu bağlamda insan merkezli bakış açısı ile çevre sorunlarını reformist (ılımlı) yollarla çözmeye yönelen çevreci yaklaşımlardan farklı olarak, çevre (ya da doğa) merkezli bütüncül bir bakış açısı ve yeni bir ahlaki vizyon ile çevre sorunlarını radikal yollarla çözmeye yönelen yeni bir ideolojik hareket olarak ekolojizm ortaya çıktı. Bu çalışma ekolojik kimliğin ortaya çıkış sü- recini, bunda etkili olan unsurları ve kendisini diğer çevreci yaklaşımlardan nasıl farklılaştırdığını ortaya koymak suretiyle ekolojik kimliğin doğasını açıklamayı amaçlıyor.Öğe Gelişim Sürecinde Mekansal Hareketliliğin Toplumsal Yaşama Etkileri Üzerine Bir İnceleme(2004) Selim Kılıç; Nafiz Tokinsan sahip olduğu akıl yeteneği sayesinde kendisine yeni olanaklar yaratan ender canlılardan biridir. Hareketlilik (Mobilite) insan için çoğunlukla yeni olanaklara yönelme ve mevcut yaşam koşullarını iyileştirme çabası olarak ortaya çıkmıştır. Bu bağlamda hareketlilik anlam olarak zaman, özgür kalma ve eşitlikçi ifadelerle birlikte anılmıştır. Modern toplumlarda, hareketlilik ile özgürlük kavramı sürekli olarak birlikte kullanılmaya başlanmıştır. Günümüzde bu özgürlüğün elde edilmesi ve sürdürülmesi için, motorize olmak insanlara vazgeçilmez bir koşul olarak sunulmaktadır. Oysa insanın hareket yeteneğinin genişlemesine paralel olarak, bütün insanlığın da ortak bir bedel ödediğini belirtmek gerekir. Bu bedel, karşımıza çoğu zaman çevre kirliği, doğal yaşamın tahrip olması, kentlerin aşın büyümesi vb. şeklinde çıkmaktadır. Bu makalede, tarihsel bir gelişim sürecinde hareketlilik kavramı ele alınarak ne gibi sonuçlara yol açtığı incelenmektedir.Öğe Liberal Demokratik Toplumda Vatandaşlık ve Eğitim(2005) Nafiz TokLiberal demokratik toplumun birlik ve istikrarı için vatandaşlardan bir takım erdemler göstermeleri beklenir. Vatandaşlara bu erdemlerin kazandırılmasında kamusal egitim sistemi çok önemli bir roloynar. İyi, sorumlu ve bilinçli vatandaşlar yetiştirmek hem kamusal egitim sisteminin temel işlevlerinden birisidir, hem de kamusal eğitim sisteminin varlığının ve eğitimin zorunlu olmasını haklı kılan önemli sebeplerden birisidir. Bu çalışmada vatandaşlık eğitiminde kamusal eğitim sisteminin rolü tartışılıyor. Liberal demokratik toplumda vatandaşlığın nasıl anlaşılması gerektigi ve ne gibi nitelik ve erdemler gerektirdigi ortaya konduktan sonra, vatandaşlık eğitiminde kamusal eğitim sisteminin niçin ve nasil rol oynaması gerektiği irdeleniyor.Öğe Two Liberal Models of Cultural Pluralism: Non-Interference and Non-Discrimination(2003) Nafiz TokLiberalizm uzun süre sosyo-kültürel çeşitlilik (çoğulculuk) meselesine en iyi cevap olarak düşünüldü. Zarar İlkesi sınırları içinde bir hoşgörü fikrine dayanan liberal müdahale etmeme modeli ve sosyo-kültürel farklılıklar karşısında devletin yansızlığı fikrine ve herkes için bir eşit (formel) vatandaşlık hâk ve özgürlükleri sistemi ilkesine dayanan liberal ayrımcılık yapmama modeli, geleneksel olarak, sosyo-kültürel çeşitliliği düzenlemenin en iyi yolu olarak görülegeldi. Ancak, ethno-kültürel grupların kültürel kimliklerinin tanınması ve ifadesine yönelik son zamanlardaki talepleri bu görüşü tartışılır kılıyor ve bu geleneksel liberal politikaların, sosyo-kültürel farklılıkları farklı hak ve muamaleler biçiminde tanıyan bir politika lehine aşılmasının düşünülmesi gerektiğine işaret ediyor. Bu makalede, geleneksel liberal müdahale etmeme ve ayrımcılık yapmama politikalarının, son zamanlarda ortaya çıkan bu kültürel taleplerle uygun bir biçimde başa çıkmaya yeterli olup, olmadıkları tartışılıyor.