Yazar "Arslan, Meryem" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 8 / 8
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe FAKRU’D-DEM TERİMİ VE KLASİK TÜRKÇE TIP METİNLERİNDEKİ EŞ ANLAMLILARI(2019) Arslan, MeryemBu çalışmada fakru’d-dem çerçevesinde Türkçede kan eksikliği, kan yetersizliğiyle ilgilisözcüklere yer verilmiş ve fakru’d-demle eş anlamlı sözcükler ortaya konulmaya çalışılmıştır.Konunun amacı, söz konusu metinlerde Türkçede kan eksikliği terimlerini tespit etmek, onlarınkullanıldığı dönemleri, terimlerdeki değişimleri belirlemek ve bu yolla hem Türkçe tıpterimlerine hem sözcük tarihine hem de eş anlamlı sözcüklerin oluşumuna etki eden süreçlerekatkılar sunmaktır.Çalışmanın sınırlılıkları, dönem, metin türü ve terime göre değişmektedir. Metin türü, budönemde yazılan Türkçe tıp metinleridir. Terim, kan eksikliği, kansızlık ile ilgili fakru’d-demterimi ve onun eş anlamlılarıdır. Dönem, Batı Türkçesidir. Bu dönem de 14. ve 20. yüzyıllararasıyla sınırlandırılmıştır. Bu süreçte yazılmış 19 eser, çalışmanın verilerini toplamak içinseçilmiştir. Bu metinler aynı zamanda çalışmanın malzemesini de oluşturmaktadır.Tıp metinlerinde kansızlık, ?an az olma?; ?an az olup bedene vefa itme-; kıllet-i dem; ta?lîl-i dem ol-;?anları u ruhları az ol-; fa?ru’d-dem ve fa?îrü’d-dem biçimleriyle karşılanmıştır. 20. yüzyıl dışındafa?ru’d-dem ve fa?îrü’d-dem sözcüklerinin kullanımına rastlanmamıştır. Görüldüğü gibi dahaönceki yüzyıllarda kansızlık, kan, dem biçimlerine gelen az ve ?ıllet ile oluşturulmuştamlamalarla ifade edilmiştir. Bu sözcükler, yerlerini 20. yüzyılda fa?r veya fa?îr biçiminebırakmış gibi görünmektedir.Türkçede kansızlıkla ilgili terimler burada sınırlı sayıda metin örnekleriyle incelenmiştir.Türkçe tıp metinleri sayısı düşünüldüğünde bu örneklemin çok az olduğu görülecektir.Konuyla ilgili kesin sonuçların tüm metinlerin incelenmesiyle çıkarılacağı belirtilmelidir.Öğe HALK İNANIŞLARINA DAYALI HALK HEKİMLİĞİNİN TARİHÎ TÜRKÇE TIP METİNLERİNDEKİ (16.-17. YÜZYIL) İZLERİ(2020) Aslan, Namık; Arslan, MeryemDünya tıp tarihine bakıldığında tedavilerin kaynağının, akıl ve mantık yoluyla hazırlanan ilaçlar ile inanış temelli yapılan uygulamalara dayandığı görülmektedir. Modern tıbba kadar süregelen ve modern tıbbın yanında da varlığını bazen açıktan bazen de gizliden sürdürmeye devam eden inanış temelli tedavilere halk hekimliği ve bu yolla yapılan ilaçlara da halk ilaçları denilmiştir. Çalışma kapsamında tıp eğitimi almış hekimlerin, kimi hastalıkların tedavisinde başvurdukları alternatif tedavi yöntemleri üzerinde durulmuş, halk hekimliği uygula- malarının modern tedavi yöntemleri ile bir arada kullanılışı ele alınmıştır. Bu amaçla 16. ve 17. yüzyıllar ara- sında yazılmış ve üzerinde lisansüstü çalışma yapılmış yedi Türkçe tıp metninde (Ecza-i Lokman Hekim, Envâ- ı Emrâz, İlm-i Tıbb, Kitab-ı Tercüme-i Tezkire-i Dâvûd Fi İlmü’t-Tıbb, Mecma’ü’l–Mücerrebât, Şifaü’l-Fuad Li-Hazret-i Sultan Murad, Tuhfetü’l- Erîbi’n- Nâfia Li’r-Rûhânî Ve’t-Tabîb) yer alan hekimlerin halk inanışları temelinde yapmış oldukları tedaviler ile uygulamalar belirlenmeye, sınıflandırılmaya ve değerlendirilmeye ça- lışılmıştır. Bu yüzyıl aralığının seçilme nedeni, bu dönemde yazılmış tıp metinlerinin halk inanışlarıyla tedaviler ve uygulamalar açısından incelenmemiş olduğunun görülmesidir. Çalışma sonucunda, halk inanışlarına yönelik tedavi ve uygulamaların, kolay doğum yapmak, düşük yapmak, düşükten korunmak, cinsellik, koruyucu hekim- lik, çocukların bir an önce konuşması, bebeğin cinsiyetini belirleme, delilik ve sara gibi hastalık ve durumlarda yoğunlaştığı görülmüştür. Bunun yanında nadir de olsa yoğun bakımda ve uzun süre yatalak olan hastaların yaşayıp yaşamayacağına yönelik halk inanışlarının bulunduğu da belirlenmiştir. Tıp metinlerinde halk inanışı temelli tedavilerde, şifalı dualardan, sihirden, giyim-kuşam malzemelerinden, hayvan ve bitkilerden yararlanıl- dığı tespit edilmiştir. Sihirlerin ise birleştirmek veya ayırmak amacıyla yapıldığı gözlenmiştir. Bununla birlikte bu büyüleri bilen hekimler ayırmak amaçlı yapılan büyülerin iyi olmadığını ve mümkün olduğunca bundan uzak durulması gerektiğini tavsiye etmişlerdir. İncelemeye esas alınan tıp metinlerinde hastalıklar bağlamlı tedaviler dışında âşık olma, ürünlerin bereketlenmesi, insanlar arasında itibar görme, yürümekten ve çalışmaktan yorul- mama, yoğun bakımda ve uzun süre yatalak olan hastaların yaşayıp yaşamayacağı gibi hususlarla ilgili halk inançlarına bağlı uygulamalar da bulunduğu belirlenmiştir. Bunların halk inanışları ile tedaviye dolaylı olarak girebileceği ve sağlığı ilgilendirebileceği düşünülmüştür. Çünkü insanlar arasında sevilip sayılma, çalışırken enerjisini koruma ve ürünlerin bereketli olması insanları mutlu ederek hastalığa yakalanmaktan kurtarabilir. Aksi takdirde kişiler hüzne ve üzüntüye bürünerek hastalığa yakalanabilirler. 16. ve 17. yüzyıl tıp metinlerinden belirlenen folklorik tıp uygulamalarına dayalı olarak elde edilen tespitlerin ve ulaşılan sonuçların, Türk halk inanışları, halk hekimliği yanında geleneksel Türk tıbbı ile ilgili yapılacak çalışmalara katkı sağlaması amaç- lanmıştır. Yine Türk tıbbının gelişme aşamaları, Türk halk tıbbındaki millî ve alıntı ögelere yönelik kesin so- nuçların belirlenebilmesi için de çalışmanın yüzyıl açısından da bir boşluğu doldurması ümit edilmiştir.Öğe Kişisiz Yapı* ve Türkiye Türkçesinden Birkaç Örnek(2020) Arslan, MeryemDaha çok Batıda ve Batı dillerine yönelik yapılan kişisiz yapı çalışmalarında kişisiz cümlelere, çeşitlerine, kullanım alanlarına, kişisiz cümlelerdeki öznelerin özelliklerine ve yer yer de kişisiz cümlelerin kiplik ilişkisine değinildiği görülür. Türkçenin ise kişisiz yapılar açısından zengin bir kullanımının olmasına karşılık dünyadaki bu çalışmalar içerisinde hak ettiği yeri aldığı söylenemez. Yapılan alan yazını taramalarından bu durum görülebilir. Çalışmamız da Türkiye Türkçesinde gözlemlenen birkaç kişisiz yapıya yer vererek bu boşluğa küçük bir katkı sunmak için hazırlanmıştır. Konu çerçevesinde seçilen yapılar da biçim ve sözcük anlamları gereklilik ve yükümlülük aktaran –mAlI ve -mAk gerek birimleriyle oluşturulmuş ve yüzey yapıda öznenin kim olduğuna dair herhangi bir bilgi içermeyen, ama derin yapıda [+canlı] ve [+insan] özelliği gerektiren özneleri olan olumlu cümlelerdir. Bu sınırlandırmaya konunun kapsamı ve makale sınırları düşünülerek gidilmiştir. Türkçede kişisiz kullanımları olan iki birimin seçilmesine de çeşitli makale, kitap ve tezlerde onların kişisiz özelliklerine kısmen değinilmesi etki etmiştir. Çalışma sonuçlarıyla dünya kiplik çalışmaları alan yazınına Türkçeden örnekler sunulması ve bu alanla ilgili yapılacak çalışmalara dikkat çekilmesi amaçlanmıştır. Çalışma sonuçlarına göre -mAlI biçim biriminin etken yapıdaki kişisiz kullanımında, yükümlülük-zorunluluk, gereklilik-yükümlülük, gereklilik-beklenti, nesnel gereklilik, tahmin, gerek olmama; edilgen yapıdaki kişisiz kullanımında ise nesnel zorunluluk-yükümlülük, nesnel gereklilik, uyarı-zorunluluk-yükümlülülük, nesnel gereklilik, gereklilik-beklenti-yeterlilik, zorunluluk-yükümlülük-tarif etme, tavsiyegereklilik-uyarı-yükümlülük, tavsiye-gereklilik-yükümlülük kiplik anlamları aktarabildiği görülmüştür. Yine -mAk gerek biriminin ise etken yapıdaki kişisiz kullanımında, nesnel gereklilik, tavsiye-gereklilik-uyarıyükümlülük, tavsiye-gereklilik-yükümlülük, zorunluluk-yükümlülük-tarif etme edilgen yapıdaki kullanımında ise nesnel gereklilik-uyarı kiplik anlamı aktarabildiği belirlenmiştir.Öğe On The Cultural Codes of The Idiom of Flatter(Geleneksel Yayincilik Ltd Stl, 2024) Aslan, Uyesi Namik; Arslan, MeryemIn every language there are words whose connection with ancient beliefs has been forgotten. In order to understand, interpret and determine their related connections, folklore and language studies may sometimes be needed in a line extending to mythology. Because there is information formed by the experiences of the past in words and these gain the feature of tradition over time. Therefore, the connection between language and national character and behavior is deep. Words that can be understood through cultural science require ethnological analysis, and their analysis can be done through linguistic analysis. The necessity of understanding these through ethnology also stems from their antiquity. Because it is not always easy to understand and comprehend old elements correctly. This is also valid for the entire vocabulary of Turkish. Various studies have drawn attention to the words that are thought to be related to mythological elements in the Turkish language. Some of these are the statements of g & ouml;z & uuml; kanl & imath;, dar & imath;s & imath; ba & scedil;& imath;m & imath;za, a & gbreve;a & ccedil; kovu & gbreve;u, g & ouml;k ve ay han, y & uuml;z & uuml; g & ouml;mg & ouml;k, g & ouml;k g & ouml;zl & uuml;, g & ouml;k ke & ccedil;inin p & uuml;sk & uuml;ll & uuml; o & gbreve;la & gbreve;& imath; olmak . The number of such exemplary words in the Turkish language may increase even more with the tendencies to be made to native words for this purpose. In the study it is assumed that one of the words that can be explained with Turkish mythology in Turkish is to burn oil. In the study, the connection of the idiom in question with the metaphorical meaning of flattery with the old belief and mythology has been tried to be revealed and the place of oil in the old beliefs of the Turks has been mentioned. We think that the practice of anointing or anointing the t & ouml;s (a kind of figure made for symbolizing generally the member of family who died) within the framework of the cult of ancestors, burning (smoking -smelling) oil in sacrificial offerings to God and commemoration of ancestors is effective in the formation of this idiom and gaining a figurative meaning. When the expression burning oil is evaluated from this point of view, it will be seen that it is an expression directly related to Turkish mythology and the old belief system. Studies of culture, folklore and mythology have shown that Turks used to make t & ouml;s from beech bark, stone, leather or cloth to represent their ancestor spirits within their old beliefs and traditions. The t & ouml;s, which was important for the family, were placed at the corner of the house and fed with oil in their mouths. Because they symbolized the ancestral spirits, which they believed to be immortal, with these representations they made from various objects and called t & ouml;s. Again, on hunting or other special days, various foods, especially oil, and sa & ccedil;& imath; (a kind of gift dropping on holy thing or human) were made for them. These practices for ancestral spirits were to gain their approval, to keep them pleasant, and to lead a life free from dangers and evils under their protection. In particular, oil means that the spirit of the ancestors is considered very important and remembered, as well as the worship of God. It can be said that the use of oil to saturate figurines called t & ouml;s and also called emeget in some Turkish dialects is a kind of blessing. In time, this situation created expressions such as flattering, lubricating, lubricating, meaning to flatter those who have power in order to achieve something, so it seems that a ritual to honor the ancestors' spirits and to reach God for prayers has taken on a figurative meaning. The Turkish sacrificial tradition of oil and the practice of connecting with the sacred of the Turks live in this word as an idiom, but its relation with it has been forgotten. Mythology readings are necessary for a better understanding of culture and language and to determine the origin of words. Increasing studies on cultural textures will make national elements both understandable and consciously alive. The myths that include the beliefs and fears of the first people will also enable the members of the nation to unite around common beliefs and behaviors. It is hoped that the study will make a small contribution to such a need.Öğe Ris?le F? ?av???ı P?nzehr-i Ken'?n(2019) Arslan, MeryemRisaleler, genellikle özel konulara ayrılmış kısa hacimli eserlerdir. Bunlar, müstakil olabileceği gibigenellikle bir mecmua içerisinde veya külliyatlı bir eserin sonunda yer alırlar. Klasik Osmanlımetinlerinde bu tür küçük açıklamalara sıkça rastlamak mümkündür. Bunlardan biri de Ris?le F??av???ı P?nzehr-i Ken??n’dır. Eserin müellifi ile ilgili bilgilerin tartışmalı olduğu düşünülmektedir.Jahi?’e göre müellif (Catalogue of the Arabic, Turkish, Persian and Bosnian Manuscripts in the GhaziHusrev Bey Library, Sarajevo, XII, s. 70) I. Ahmed devri ricalindendir. O, tahminen kendioluşturduğu panzehiri Ris?le F? ?av???ı P?nzehr-i Ken??n, Cevher-i Bî-Hemtâ ve Ris?le-i P?nzehr=P?nzehrn?me adlarıyla anılan bir kitapta toplamıştır. Eserin, tespit edilen 15 nüshası bulunmaktadır.Bunlardan biri de Gazi Hüsrev Bey Kütüphanesi, R 7565 numarada kayıtlı olan nüshadır. 3 varak ve26 satırdan oluşan bu nüshanın çalışılmadığı belirlenmiştir. Panzehirle ilgili incelemelere katkısunmak için bu bildiride sözü edilen kütüphaneden elde edilen risale tanıtılacaktır. Risaleden farklıolarak sayfalarına not alınan çocuk düşürme ve bir ilaç terkibiyle ilgili nota ise çalışmanınsınırlılığından dolayı yer verilmeyecektir. P?nzehr-i Ken??n risalesi, panzehirlerle ilgili çalışmalarbaşta olmak üzere, tıp tarihi çalışmalarına, Türk dili ve tıp terimleri incelemelerine katkılarsağlacaktır. Aynı zamanda Osmanlı Dönemi’nde onun sınırları içerisinde yazılmış tıp metinlerininbilim âlemi tarafından bilinmesine de olanak sunacaktır. Zehirlere karşı kullanılan panzehirlerinözelliklerinin tanıtıldığı eserde, müellif olan hekim de 27 senelik bir riyazat ve içtihat gerektiren uğraşve mücadele sonucunda ilham-ı Rabbaniyeye mazhar olarak bu panzehiri elde etmiştir. Bu panzehirinbilinmesinin bu anlamda önemli olduğu da kendiliğinden ortaya çıkacaktır diye düşünülmektedir.Çalışmada tanıtım ve dil incelemelerini içeren bir yöntem kullanılmıştır. Ayrıca metnin çeviri yazısıyapılmıştır. Panzehir risalesinin çözümlenmesi ve çeviri yazısının doğru yapılabilmesi için konuylailgili çalışmalardan ve alanın önemli kaynaklarından yararlanılmıştır.Öğe Tarihî Türkçe Tıp Metinlerinde Savaş Aletleri ve Savaş Yaralarının Tedavileri(2019) Arslan, MeryemTıp metinlerinde, savaş yaralarına neden olan silahlar, onların nedenolduğu yara çeşitleri, bu yaralarda kullanılması gereken ilaçlar ve onların tedavileri de bulunabilmektedir. İlgili bölümler, savaş aletleri, yaraları ve tedavileri açısından dünya ve Türk savaş tarihi ile tıp tarihine,Türkçenin söz varlığına veriler sunabilecek özelliktedir. Bu çalışma datıp metinlerindeki savaş araç gereçlerini ortaya çıkarmak, onların açmış olduğu yaraları ve tedavileri dile getirmek ve alanla ilgili söz varlığına kazandırmak için hazırlanmak istenmiştir. Ayrıca konuyla ilgiliyapılan alan yazını taramalarında da konunun özel olarak ele alınmadığının görülmesi de konunun incelenmesi yönünde motive edici birgüç olmuştur. Çalışmanın malzemeleri, 15. ve 19. yüzyıllar arasındaBatı Türkçesiyle yazılmış tıp kitaplarından tarama yöntemiyle toplanmış, malzemeler, savaş aletleri esas alınarak alfabetik sırayla açıklanmışve tanıklanmıştır.Çalışmanın sonuçlarına göre ok, yay, bozdoğan, kılıç, mızrak, top, tüfek/tüfenk, çomak, gönder, bıçak, zemberek ve temrenler, tıp metinlerinde geçen savaş aletleridir. Bunların özellikleri ayrı ayrı açıklanarak,yaraları, tedavileri ve hangi milletler tarafından kullanılacağı hekimtarafından diğer hekimlere öğretilmeye çalışılmıştır. Ancak bu milletlerin kim oldukları hakkında bilgi verilmemiştir. Temren çeşitleri, tıpmetinlerinde savaş aletlerinin en zengin çeşidini oluşturmaktadır.Yaralar, cerahatli yaralar, kırıklar (ufak kırıntılara sahip olan kırık (hurd/hurde sınuk; mevatat sınuk), parça parça kırık (pare pare sınuk), yarık kırık (yaruk sınuk; kırığın uzamış olanı), geniş kırık (giñ sınuk), dar kırık,ucu geniş kırık, ucu dar kırık (aya sınuk), kopmuş kırık (üzük sınuk), uzununa kopmuş kırık (uzununa üzük), kıkırdaktan ve etten temizlenemez [kırık]; enli yerde ve kıkırdaklı (geyreklü) yerde olan kırık (hatâlu sınuk);ufak kemiklerde olan kırık (sınug-ı hicab); tarak kemiği kırığı, çene kırığı,burun kırığı, köprücük kemiği kırığı, el, kol, uyluk ve bel kemiği kırıkları),çıkıklar (omuz, kalça, köprücük kemiği çıkıkları gibi), deşikler, bağırsakçıkmaları savaş yaraları olarak tespit edilmiştir. Bunların bitkiler vehayvansal droglarla, dağlama, dikme, ustalıkla yerleştirme, sarma, yakıuygulama, özel bir şekilde besleme gibi yöntemlerle iyileştirilebileceğitarifler verilmiştir.Öğe “TÜRKMANCA”1 VE KELİME TÜRLERİ: KELSTERBACH ÖRNEĞİ(2018) Arslan, MeryemAlmanya?daki Türklerin Türkçe başladıkları bir cümleyi Almanca; Almanca başladıklarıbir cümleyi de Türkçe devam ettirmeleriyle oluşmuş yarı Türkçe yarı Almanca anlatımlar, Türkçeve Almanca dil adlarının birleşimiyle oluşturulan ve bu karma kullanıma atıfta bulunanTürkmanca (< Turkish+Deutch) veya Deukisch (Öğe Yükümlülük kipliği ve klasik Türkçe tıp metinleri ilişkisi(2019) Arslan, MeryemTıp metinlerinin yükümlülük kipliği için uygun metin türlerinden biri olduğu varsayımına dayanananbu çalışmanın konusu klasik Türkçe tıp metinleri ile yükümlülük kipliği ilişkisidir. Çalışma, klasikTürkçe tıp metinleri, yükümlülük kipliğinin kullanımına uygun mudur, klasik Türkçe tıp metinlerihangi özellikleri yönüyle yükümlülük kipliği ile ilişkilendirilebilir, klasik Türkçe tıp metinleriyükümlülük kipliği kiplik alanlarından hangisine dâhil edilmelidir temel sorularından oluşmaktadır.Bu temel sorular, 14. ve 19. yüzyıllar arasında yazılmış 10 klasik Türkçe tıp metninden örneklerlecevaplandırılmaya çalışılmıştır. Çalışmada, yükümlülük kipliğinin alanyazınında kabul görmüşyönleri ile tıp metinlerinin özellikleri karşılaştırılmıştır. Karşılaştırmanın yapılacağı ölçekkonumundaki yükümlülük kipliğinin temel unsurları (sınırları, tanımı, kipliğin kaynağı ve kiplikalanı gibi), Palmer, van der Auwera-Plungian, Erk Emeksiz, Corcu Gül, Papafragou, Kratzer, BybeePerkins-Pagliuca ve Nuyts-Byloo-Diepeveen’in görüşleri ile belirlenmiştir. Çalışmada klasik Türkçetıp metinlerinin, yükümlülük kipliği ile ilgili tüm tartışmaları içerecek örneklere ve kullanımlarasahip bir metin türü olduğu ortaya çıkmıştır. Buna göre klasik Türkçe tıp metinlerinde konuşur yanihekim, tedavi olmak isteyen kişilere göre bilgisine güvenilen ve sağlık konusunda söz sahibi olanotorite konumundadır. Yükümlülük kipliği, ilgili kiplik türünün kiplik anlamlarının tamamınıörneklendirebilir bir metin türüne sahiptir. Yine bu çalışmayla Papafragou’da ortaya konulan vekısaca gereklilik ve zorunluluk kiplik alanları olarak belirtilen kiplik alanları içerisinde tıpmetinlerinde rastlanan ve kanunlar ile kurallar gibi herkesi değil yalnızca ilgili durumdaki kişilerikapsayan yaptırımların hangi alana dâhil edileceği mevzusunun tartışmaya açık olduğu ortayaçıkmıştır. Böyle bir durum için Papafragou’nun alanlarına tıp ve sağlık başlığının ayrıca alınmasıgerektiği önerilmiştir.